Diyaliz
Ünitemiz hastanemiz zemin katında bulunmaktadır.
Ünitemizde sabah, öğlen ve akşam günde 3 seans Hemodiyaliz işlemi
yapılmaktadır. Ünitemiz, hasta
bekleme salonu, Hemodiyaliz salonu, hemşire ve
doktor odasından oluşmaktadır. 5+1(Yedek) Hemodiyaliz makinesi
bulunmaktadır. Ünitemizde
hastalarımıza hizmet vermek üzere Psikolog ve Diyetisyen de
bulunmaktadır. Hastanemize ulaşımda sıkıntı yaşayan hastalarımız için
nakil aracı bulunmaktadır.
İletişim : 0 454 6112033 / 1113
Hemodiyaliz,
böbrek yetersizliği nedeniyle vücutta birikmiş olan üre, kreatinin,
potasyum, fosfor gibi çeşitli zararlı ürünlerin ve suyun , vücut dışında
yer alan yarı geçirgen bir membran (zar) yardımıyla, kandan
temizlenmesi işlemidir.
Yeterli Diyaliz Nedir ?
Hemodiyaliz
yeterliliği her şeyden önce hastanın hiç bir şikayetinin olmaması,
kendini iyi hissetmesidir. Hastanın iştahının iyi olması, hatta
kilosunun artması diyalizin yeterli olduğunu düşündürür. Ayrıca hastanın
hipertansiyonunun olmaması, hematokritin (kan sayımının) %30'un
üzerinde olması, kan fosfor düzeyinin 5.5 mg/dl'nin altında olması,
beslenmenin ölçüsü olarak serum albumin ve kolesterol düzeylerinin
normal olması diyalizinin yeterli olduğunu gösterir. Ayrıca ;diyaliz
giriş ve çıkış üre değerleri ölçülüp, matematiksel formüllere diyalizin
yeterliliği ölçülmeli ve aylık olarak takip edilmelidir.
Böbrek Neredeyse Yeri Doldurulamaz Bir Organ!
İnsan
böbrekleri hayati bir görevi yerine getiren etkileyici bir tasarıma
sahip küçük biyolojik mucizelerdir. Bu ikiz organların ciddi bir süre
yetersizlik göstermesi veya iflası yaşamı tehdit edebilir. Böbrek
hastalarını tedavi etme ancak 1960'larda hemodiyaliz rutin hale
geldiğinde bir başarı hikayesi haline geldi. Şimdi, teknolojik
mükemmelliğin yardımıyla, diyaliz giderek artan sayıda böbrek hastası
için belirli bir yaşam kalitesini ve daha uzun ömür beklentisini garanti
ediyor.
Sağlıklı Böbrekler Neyi Yerine Getirir?
Böbrekler
vücudun metabolik süreçlerinin önemli bir parçasıdır. İdrarı toplar ve
idrar yolu vasıtasıyla atarlar. İdrarın yanı sıra, metabolik süreçlerden
oluşan aşırı su ve toksinler bir süzgeçten geçer gibi vücuttan atılır.
Ayrıca, kanda aşırı asitliği önlemek için asit-baz dengesini düzenler.
Böbrekler aynı zamanda hormon üreterek kan basıncını düzenleme gibi
önemli bir fonksiyona da sahiptir. Eritropoetin gibi böbrek üstü bezi
hormonları kemik iliğindeki kan hücrelerinin üretimini kontrol eder.
Böbrekler aynı zamanda kandaki kalsiyum miktarına ve D vitamini
üretimine etki eder. Bu vitamine kemiklerin stabilitesini sağlamaya
yardım eden mineralizasyonda ihtiyaç duyulur. Böbrek fonksiyonlarının
çeşitliliği kolaylıkla görülmektedir. Böbrekler iki tanedir ve
yetişkinlerde her bir böbrek yaklaşık 11 santimetre uzunluğunda ve 160
gram ağırlığındadır.
Böbrek Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
Böbrek
hastalıklarının nedenleri farklı olabilir. Çeşitli enfeksiyonlar
(glomerulonefrit) böbrek dokusunda çoğunlukla kalıcı hasar bırakır.
Hatta yaygın bir hastalık olan yüksek kan basıncı (hipertansiyon),
böbreklere ciddi hasarlar verebilir. Altta yatan bir diyabet çoğu kez
böbrek hastalığına neden olabilir ve bazı ilaçların aşırı alınması da
uzun süreli böbrek fonksiyonunu azaltabilir. Polikistik böbrek hastalığı
gibi doğuştan gelen çeşitli diğer nedenler de bulunmaktadır. Birçok
böbrek hastalığı sessizce gelişir ve uzun yıllar fark edilmez. Bu
nedenle, bazı kronik böbrek hastaları, hastalığın geç bir aşamasına
kadar bir uzmana (nefrolog) danışmazlar. Nadiren de olsa, bazı vakalar
birkaç gün veya hafta içerisinde hızla gelişerek akut böbrek
yetmezliğine yol açabilir.
Böbrek Hastalığının Etkileri Nelerdir?
•
Böbrekler görevlerini yeterli ölçüde yerine getiremediklerinde tüm
organizmanın işlevsel etkinliği bundan etkilenir. Böbreğin "süzgeci"
arızalı olduğunda, idrara çok fazla protein salınacaktır. Ayrıca, bu
durum bacaklarda veya akciğerlerde ödemlere (su toplanması) yol açar.
•
Çoğu durumda da çok az toksin atılır. Birikmeleri durumunda bu
toksinler diğer organlara zarar verebilir. Sindirim yolundaki
bozukluklar, kanayan mide ülserleri kadar aşırı olabilir. Zehirlenme,
kalp ritmi bozuklukları veya perikardiyum (kalbi saran zar)
enfeksiyonuna yol açabilir. Hatta sinir sisteminde anormal değişiklikler
gözlenebilir.
•
Birçok hastada hormonal düzenin bozulması nedeniyle kan basıncında
önemli bir artış görülebilir. Kan basıncını düşürmek için kesinlikle
tıbbi müdahale gereklidir.
•
Hastalığın ilerleyen aşamasında, kemiklerin dekalsifikasyonu başlar ve
kan hücresi üretim işlevinin bozulması anemiye yol açar. Yetersiz idrar
atılmasına bağlı olarak, vücut çok fazla su tutar.
Böbrek Yetmezliği Tedavisinde Neler Hedeflenir?
Klirens
olarak da bilinen, böbreğin çalışması % 15'ten daha fazla azalırsa,
tehlikeli sonuçları olan komplikasyonlar beklenebilir. Doktorlar, kan
zehirlenmesinin bu aşamasını üremi olarak adlandırır. Uzun süre tedavi
edilmezse ölüme yol açar. İlerlemiş böbrek yetmezliğinin tedavisinde,
doktorlar ilk olarak üreminin yol açtığı yaşamı tehdit eden
komplikasyonları önlemeye çalışırken uzun süreli hedef ise günlük sosyal
yaşam ve iş yaşamında normal işleyişe olanak sağlayarak hastanın
sağlığının tamamen normale döndürülmesidir. Ciddi şekilde hasar gören
böbrekler, yalnızca organın hayati işlevlerinin uygun bir tedavi ile -
böbrek replasman tedavisi - değiştirilmesiyle tedavi edilebilir.
Böbrek Replasman Tedavisi İçin Ne Gibi Fırsatlar Mevcuttur?
Böbrek
replasmanının en iyi ve en kapsamlı şekli sağlıklı bir donör böbreğinin
başarılı şekilde naklidir. Ancak, tüm dünyada yeterli miktarda organ
bağışı mevcut değildir. Bazen, önemli tıbbi veya kişisel nedenler de
böbrek naklini imkansız kılabilir. Kronik böbrek yetmezliği bu nedenle
en azından geçici bir süre için "yapay bir böbrek" kullanılarak tedaviyi
gerektirir. Bu tedavi "diyaliz" olarak bilinmektedir.
Diyaliz
tedavisinin çeşitli tiplerinin etkililiği kanıtlanmıştır. Gerçek bir
"yapay böbrek" kullanıldığında bir filtre, hemodiyaliz olarak
adlandırılan bir işlemle kanı temizler. Ancak periton ya da karın zarı,
aynı zamanda doğal bir filtre olarak mevcuttur. Periton diyalizinde
kullanılır.
Hemodiyaliz
Hemodiyaliz
sırasında, hastanın kanı vücudun dışında bir filtreden geçer ve hastaya
geri verilir. Filtre membranındaki küçük gözenekler toksinleri
süzerken, proteinler gibi hayati bileşenler kanda bırakılır. Fazla su da
bu küçük gözeneklerden atılabilir. İşlem, bir kan pompası ve güvenliği
sağlayan sistemler ile donatılmış bir diyaliz makinesi ile kontrol
edilir. Aynı zamanda makine, tedavi sırasında kan pıhtılaşmasını önlemek
için Heparin gibi ilaçlar uygulayabilir.
Hemodiyaliz
için, kan damardan, tercihen hastanın alt kolundan alınır. Diyalizi
gerçekleştirmek için tedavide yeterli kanın bulunmasını sağlamak üzere,
ön kol damarını hazırlamak için küçük bir operasyon gerçekleştirilir.
Daha yüksek basınç ve daha hızlı kan akışına olanak sağlamak için
toplardamar ve atardamar arasında bir bypass yapılır. Bu bypass "şant"
olarak bilinmektedir. Şant prosedürü için uygun kan damarı
kullanılamazsa, daha geniş kan damarlarından birine bir kateter
yerleştirilebilir.
Tedavide kullanılacak çeşitli yöntemler mevcuttur. Diyaliz tedavisi bir klinikte veya evde uygulanabilir.
Bir
klinikte diyaliz genellikle haftada üç kez gerçekleştirilir ve dört-beş
saat sürer. Hastalar evden kliniğe gelirler. Deneyimli doktorlar ve
eğitimli tedavi personeli tüm tedavi boyunca hastayla ilgilenir. Diyaliz
tedavisi alınmazken, hastalar normal günlük yaşamlarını sürdürür.
Hastaların
durumu uygun olduğu takdirde, evde kendilerine hemodiyaliz
uygulayabilirler. Hasta ve genellikle bir yakını birlikte bir eğitim
merkezinde kendine diyaliz uygulamayı öğrenir. Bu tedavi şekli hastanın
profesyonel ve sosyal yaşamı için bir bağımsızlık sunar.
HEMODİYALİZ VE BESLENME
Beslenme
Yenilebilen
bitki ve hayvan dokuları besin olarak tanımlanır. Besinler organik ve
inorganik öğelerden oluşmuşlardır ve bunlara besin öğesi denir.
İşte
insan bedeninin çalışabilmesi için gerekli olan besin öğelerinin
belirli biçimlerde ve dengeli bir şekilde alınmasına beslenme
diyoruz. Hayatımızı sürdürebilmek için değişik besinleri uygun
miktarlarda almak zorundayız.
Bu besinler ile vücudumuzun büyümesi, gelişmesi ve organların sağlıklı çalışması için gerekli enerjiyi sağlarız.
Hemodiyalizde Beslenmenin Amacı ve Önemi
Hemodiyalize giren hastalarda diyet; hasta için hayati önemi olan bir tedavidir.
Hastaların
birçoğunda kronik böbrek yetmezliğinden kalan alışkanlıklara ve
yetersiz protein alımına bağlı enerji –protein malnütrusyonu vardır ki
buda önemli bir beslenme yetersizliğidir.
Morbite ve mortaliteyi etkileyen en önemli etkenlerden biridir. Bu yüzden hastalara iyi bir beslenme eğitimi verilmesi şarttır.
Hemodiyaliz,
hastanın yaşam düzenini bozduğundan buna alışamayan hastalarda
psikolojik, ekonomik ve psiko-sosyal bozukluklar ve buna bağlı olarak
depresyon ve aneroksiya görülebilir.
Amacına
gelince de hastada sıvı ve elektrolit bozukluklarının artmasını ve
üremi semptomlarının fazlalaşmasını engelleyerek daha rahat bir yaşam
sağlamaktır.
Çünkü
diyete olan uyumsuzluk hastalarda ciddi elektrolit dengesizliklerine ve
dolayısıyla da ölümle sonuçlanan üzücü durumlara yol açmaktadır.
Diyet tedavisini kısa ve uzun dönemli etkileri olarak iki kısımda düşünebiliriz.
1. Kısa
dönemde temel amaç yüksek potasyum, fosfor ve sodyum ihtiva eden
besinlerin alınması sonucunda ortaya çıkabilecek komplikasyonları
engellemek için hastaları bu besinler hakkında bilgilendirmek.
2. Uzun
dönemde ise yetersiz protein alımı ve diyalizdeki kayıplar sonucunda
gelişebilecek malnütrüsyonun ve uzun dönemdeki hiperfosfotemi sonucunda
oluşacak renal osteodistrofinin önlenmesini sağlamaktır.